
Dil Edinim Süreci Nasıl Gerçekleşir?
Aralık 12, 2023
20. yüzyılın ilk yarısında, insanın konuşma yeteneği hakkında teoriler geliştiren dilbilimciler, bunu o dönemde hakim olan davranışçı bakış açısıyla yaptılar. Dil öğrenmenin, diğer herhangi bir öğrenme türü gibi, başarı için bir dizi deneme, hata ve ödülle açıklanabileceğini savundular.
Başka bir deyişle, çocukların ana dillerini yetişkinlerin söylediklerini dinleyerek ve tekrarlayarak öğrendiği düşünülmekte ve hem dilbilimciler hem de meslekten olmayan pek çok kişi için dil, duyusal uyaran ve eğitim yoluyla aktif olarak öğrenilen bir şey olarak görülmekteydi. Bu bağlamda, bebeklerin dünyaya geldiklerinde zihinlerinin boş bir levha, başka bir deyişle Tabula Rasa olduğu savunulmaktaydı.
Dilbilimciler, dil öğrenmeyi bireyin bilişsel sisteminde meydana gelen zihinsel bir etkinlik olarak anlamaya Chomsky’nin ortaya attığı Evrensel Dilbilgisi (Universal Grammar) teorisiyle başladılar. Bu teori, dil edinimi üzerine oldukça önemli bir kilometre taşı olmuştur. Peki ya nedir, Evrensel Dilbilgisi?
Hazırsan, başlayalım!
Evrensel Dil Bilgisi
Chomsky’e göre insanların biyolojik olarak, doğuştan gelen bir dil edinme yeteneği vardır, yani dilbilgisi genetik donanımımızın bir parçasıdır. İnsanın doğduktan sonra dili nasıl bu kadar erken, hızlı ve etkili bir şekilde edindiğinin yanı sıra nasıl daha önce maruz kalmadığımız ve hiç duymadığımız tamamen yeni ifadeler üretebildiğimiz üzerine açıklamalar getirmiştir. Dili kullanmadaki bu olağanüstü yetenek, Chomsky’e göre dilin insan beyninin nöronal yapısı içinde önceden organize olduğunun kanıtıdır. Bu nedenle Evrensel Dilbilgisi Teorisi, Piaget ve Skinner’ın dilin yalnızca çevreyle basit bir etkileşim yoluyla öğrenildiği yaklaşımına radikal bir şekilde karşı çıkmaktadır.
Chomsky, doğuştan gelen bir Dil Edinme Cihazı (Language Acquisition Device) olduğunu açıklarken, davranışçıların dil ediniminin öğrenme ve esas olarak taklit yoluyla gerçekleştiği fikrini eleştirmektedir. Burada önemli nokta, öğrenme ve edinme arasındaki farktır. Öğrenme, matematik formülleri gibi bilinçli bilgiler edinmenin bir yoludur ve çaba gerektirir, edinim ise konuşma yeteneği gibi bilinçaltı bilgilerle ilgilidir.
Peki, dil bir davranışsa ve taklitle öğreniliyorsa, insan daha önce üretmediği veya duymadığı tüm yeni ifadeleri nasıl üretebilir ve anlayabilir? Örneğin ana dili İngilizce olan çocukların, dili edinim sürecinde “went” yerine “goed”, “came” yerine “comed” gibi filler kullandıkları görülmektedir. Yetişkinler bu hataları yapmadığı için bu örnekler dilin öğrenildiğini savunan davranışçıların teorilerini çürütmektedir.
Buradaki durum, çocukların zihinlerinde fiillere geçmiş zaman kipi olan “-ed” eklenerek oluşturulan bir iç dil yapısına sahip olduğunu göstermektedir. Çocukların bir kuralı edindikten sonra bu kuralları aşırı genellemesi (overgeneralization), o yaştaki tüm çocuklarda yaygın olarak görülmektedir ve dil edinim sürecinin doğal bir aşamasıdır. Ebeveynler bu yanlışları düzeltmediğinde dahi çocuklar zamanla aşırı genelleme yapmayı bırakmaktadır. Bu sebeple, dilin öğrenilmekten ziyade edinildiğini, yani çocuğun dili insan zihninin biyolojik olarak doğuştan gelen bir parçası olan dilsel yapılar temelinde edindiğini, bu yapıların evrensel olduğunu ve her zaman tüm diller için geçerli olduğunu öne sürer.
Peki ya yabancı dil? İşte bu noktada da yabancı dilin öğretiminde ana dil gibi yaklaşılması gerektiğini savunanlar vardır. Çünkü dil öğretimindeki geleneksel yaklaşımlar, edinmeye değil sözde dil benzeri bir becerinin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Bu doğrultuda dilbilgisi öğretmekten ziyade öğrencilerin iletişim becerilerine odaklanılır. Zira iç dil sistemi kurallardan oluşmaz, daha çok belirli anlamlara ve dilbilgisine bağlı bir kelimeler ağına benzer.
Bu anlamda edinme, karmaşık etkileşimlerin bir sonucudur ve öğrencilerin maruz kaldıkları girdiyi içselleştirmeyi başarmalarıyla ortaya çıkar. Konuşma ve dinleme becerileri yeterince geliştikten sonra yazma ve okuma becerilerine odaklanılarak doğal dil edinim süreci takip edilir. Zira dilin yalnızca öğrenilmesi değil, aynı zamanda içselleştirilmesi ve kullanılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yaklaşıma göre, yabancı dil eğitiminde öğreticilerin ana dilinin öğretilen yabancı dil olması çok önemlidir.
Ana dilli uzman öğretici bulmak gibi zorluklarla sıklıkla karşılaşılsa da, Open English ailesindeysen çok şanslısın! Open English ile ana dili İngilizce olan yetkin eğitmen kadrosu ve yoğun bir İngilizce pratiği ile sen de ana dilin gibi İngilizce konuşabilirsin.
İngilizcen Ana Dilin Gibi Olsun İster misin?
Eğer cevabın evet ise tek yapman gereken yan tarafta yer alan formu doldurmak! Ana dil gibi İngilizce konuşmak tıpkı bebekken ana dilimizi öğrendiğimiz gibi sabır gerektiren bir süreçtir. Fakat bu yolculukta yalnız olmak zorunda değilsin! Bu süreçte dilersen Open English ailesinin 15 yılı aşkın deneyimi ve uzman eğitmen kadrosuyla ilerleyebilirsin.
Birebir özel dersler, sınırsız canlı grup dersleri, kişiselleştirilmiş çalışma planı, İngilizce konuşma grupları, internet bağlantısı olan her yerden günde 24 saat erişim imkanı ve her seviyeye uygun eğitim gibi birçok ayrıcalık Open English’te!
O halde daha fazla vakit kaybetme, sana uygun eğitimi seç ve hemen İngilizce öğrenmeye başla! Daha fazla bilgi almak istersen sayfamızdaki iletişim formunu doldurabilirsin. Kısa bir süre içinde müşteri temsilcilerimiz seninle iletişime geçecek ve dilersen kaydını başlatmak için gerekli adımları atacaklar. Seni de Open English ailesinde görmeyi dört gözle bekliyoruz!