
‘Out’ Kelimesinin Farklı Kullanımları
Ekim 7, 2023
Hayatımızın her alanında karşımıza çıkan İngilizce kelimelerin bazıları, çok daha derin ve çeşitli anlamlar taşıyabilir. Bu kelimelerden biri de “out” kelimesidir. İlk bakışta basit bir şekilde dışarı çıkmak anlamını taşıdığı düşünebilirsin. Ama bu kelime, kullanım bağlamına göre oldukça geniş bir yelpazede anlam kazanıyor.
Biz de bu yazıda ‘out’ kelimesinin farklı anlamlarını ve kullanımlarını keşfedeceğiz.
“Out” kelimesinin şaşırtabilecek yönlerini ve pek çok farklı bağlama nasıl entegre edildiğini öğrenmeye Open English ile başlayabilirsin.
Neden Open English?
Open English ile İngilizce öğrenimi daha eğlenceli, daha etkili ve daha erişilebilir hale geliyor. “Out” kelimesi gibi İngilizcenin zengin yapısını anlamak, dünyayı daha iyi anlamak anlamına gelir. Open English, bu yolu senin için aydınlatıyor.
- Esnek Ders Saatleri: İstediğin zaman öğrenmeye başla.
- Özelleştirilmiş Eğitim: Kendi seviyene ve hedeflerine uygun bir öğrenme deneyimi sunuyor.
- Deneyimli Eğitmenler: Uzman eğitmenlerle öğren ve geliş.
- Etkileşimli İçerik: Pratik yaparak daha hızlı ilerle.
- Küresel Topluluk: Diğer öğrencilerle etkileşimde bulunarak yeni arkadaşlar edin.
İngilizce öğrenmeyi daha eğlenceli, daha kolay ve daha erişilebilir hale getirmek için Open English’e katıl. Bugün başvur yarın derslere başla.
‘Out’ Kelimesinin Anlamları ve Kullanım Örnekleri
Out kelimesini içeren ama anlamları birbirinden farklı olan birçok kelime var. Bu kısımda içinde ‘out’ geçen kelimelere, anlamlarına ve İngilizce birer örneğe yer verdik. Sonraki bölümde out kelimesinin farklı anlamlar içeren hallerine bakacağız.
Without: Bir şeyin olmadığı veya eksik olduğu anlamına gelir.
- She tried to bake a cake without sugar, but it didn’t taste as good. (Şeker olmadan kek yapmaya çalıştı, ama tadı o kadar iyi değildi.)
Outside: Bir şeyin dışında veya dışarıda olduğunu belirtir.
- It’s a beautiful day outside, so let’s go for a walk in the park. (Dışarıda güzel bir gün, o yüzden parkta yürüyüşe çıkalım.)
Outcome: Sonuç ve netice anlamına gelir.
- The outcome of the experiment was unexpected; it defied our predictions. (Deneyin sonucu beklenmedikti; tahminlerimizi tersine çevirdi.)
Outstanding: Göze çarpan, olağanüstü veya öne çıkan anlamına gelir.
- Her outstanding performance in the play earned her a standing ovation. (Oyunun muhteşem performansı, ona ayakta alkış kazandırdı.)
Outrageous: Uç noktalarda veya çılgınca olduğunu belirtir.
- The price they were charging for a simple cup of coffee was outrageous. (Sadece bir fincan kahve için talep ettikleri fiyat çılgınca idi.)
Breakout: Bir şeyin normallerin üzerinde bir şekilde başarılı veya dikkat çekici olması anlamına gelir.
- The young musician had a breakout year with his hit single. (Genç müzisyen hit single’ıyla çıkış yaptığı bir yıl geçirdi.)
Blackout: Elektrik kesintisi veya bilinç kaybı anlamına gelir.
- There was a blackout in the city due to a severe storm.(Gökgürültüsü nedeniyle şehirde elektrik kesintisi oldu.)
Dilediğin zaman dilediğin yerde İngilizce çalışmak için hemen yan tarafta yer alan formu doldurabilirsin.
Checkout: Bir mağazada alışveriş yaptıktan sonra ödeme yapma eylemini ifade eder.
- Please proceed to the checkout counter to pay for your items. (Lütfen ürünlerinizin ödemesini yapmak için ödeme gişesine gidin.)
Cop-out: Sorumluluktan veya zorluktan kaçınma anlamına gelir.
- His excuse was just a cop-out; he didn’t want to admit his mistake.(Bahanesi sadece bir kaçamaktı; hatasını kabul etmek istemedi.)
Layout: Bir tasarımın veya düzenin planı veya şekli anlamına gelir.
- The magazine layout was very attractive and user-friendly.(Dergi düzeni oldukça ilgi çekici ve kullanıcı dostuydu.)
Turnout: Bir etkinliğe katılanların veya oy verenlerin sayısını ifade eder.
- The turnout at the concert was impressive, with thousands of fans attending(Binlerce hayranın katıldığı konsere katılım oldukça etkileyiciydi.)
Workout: Egzersiz veya antrenman yapma anlamına gelir.
- I go to the gym every morning for a workout.(Her sabah spor yapmak için spor salonuna gidiyorum.)
Bu kısımda, “out” kelimesinin sıkça kullanılan bazı farklı bağlamlarını içerdiğini göreceğiz. Hadi hangi bağlamlarda kullanılıyormuş yavaş yavaş görelim.
Yön Belirtme (Direction): Bir yerden veya içeriden dışarı doğru gitme veya yönlendirme anlamında kullanılır.
- She went out. (Dışarı çıktı.)
- They ran out of the house. (Evden dışarı koştular.)
Tamamlama veya Bitirme (Completion or Finish): Bir şeyin tükenmiş veya tamamlanmış olduğunu belirtmek için kullanılır.
- We’re running out of time. (Zamanımız tükeniyor.)
- The milk is out. (Süt bitmiş.)
Dışarıda Olma veya Uzaklık (Being Outside or Distance): Bir şeyin içeride olmayıp dışarıda veya uzakta olduğunu ifade eder.
- It’s raining out. (Dışarıda yağmur yağıyor.)
- The park is just out of town. (Park kasabanın hemen dışında.)
Halka Açık veya Kamuya Açık Olma (Public or Open to All): Bir şeyin kamuya açık veya erişilebilir olduğunu belirtmek için kullanılır.
- The concert is sold out. (Konser biletleri tükenmiştir.)
- The event is open to the public. (Etkinlik kamuya açıktır.)
Online İngilizce kursumuza dair detaylara ulaşmak için yan taraftaki formu doldurarak sana ulaşmamızı sağlayabilirsin.
Başka Bir Şeye Karşı (Against Something): Bir şeyin başka bir şeyle rekabet ettiğini veya karşı karşıya geldiğini ifade eder.
- She’s always competing with her sister to come out on top. (Her zaman en iyisi olmak için kız kardeşiyle yarışıyor.)
- The new product outperforms the old one. (Yeni ürün eski olanı geride bırakıyor.)
Dışarı Çıkma veya Hareket Etme (Going Out or Moving): Genellikle eğlence veya sosyal etkinlikler için dışarıya gitmeyi ifade eder.
- Let’s go out for dinner tonight. (Bu akşam dışarıda yemek yiyelim.)
- He likes to go out dancing on weekends. (Hafta sonları dışarıda dans etmeyi sever.)
Yayınlama veya Dağıtma (Publishing or Releasing): Bir şeyin yayınlandığı veya dağıtıldığı anlamına gelir.
- The magazine comes out every month. (Dergi her ay yayınlanır.)
- The movie will be out on DVD next week. (Film gelecek hafta DVD olarak çıkacak.)
İfşa Etmek veya Ortaya Koymak (Expose or Reveal): Bir şeyi gizlice açığa çıkarmak veya ortaya koymak anlamında kullanılır.
- The journalist outed the corrupt politician. (Gazeteci yolsuz siyasetçiyi ifşa etti.)
- He accidentally outed his friend’s secret. (O, yanlışlıkla arkadaşının sırrını ortaya çıkardı.)
Dışarı Atmak veya Kovmak (Expel or Eject): Birini veya bir şeyi içeriden dışarı çıkarmak anlamında kullanılır.
- The bouncer outed the troublemaker from the club. (Güvenlik görevlisi kulüpten sıkıntı çıkaranı dışarı attı.)
- The machine automatically outed the faulty product from the assembly line. (Makine hatalı ürünü montaj hattından otomatik olarak çıkardı.)
Kapatmak veya İptal Etmek (Close or Cancel): Bir işlemi sona erdirmek veya iptal etmek anlamında kullanılır.
- They had to out the event due to bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle etkinliği iptal etmek zorunda kaldılar.)
- The company decided to out the project because of budget constraints. (Şirket bütçe kısıtlamaları nedeniyle projeyi kapatmaya karar verdi.)
Boşluğa Düşmek (Fall into an Opening or Gap): Bir şeyin içeriden dışarıya düşmesi veya kayması anlamında kullanılır.
- The ball went out of the field. (Top saha dışına çıktı.)
- Be careful not to let your phone slip out of your pocket. (Cebinizden telefonunuzun kayıp düşmemesine dikkat edin.)
Düşmek veya Kapanmak (Shut or Close): Bir şeyin açıkken kapanması anlamına gelir.
- Don’t forget to out the lights before leaving the room. (Odayı terk etmeden önce ışıkları kapatmayı unutma.)
- The wind suddenly out the door. (Rüzgar birden kapıyı kapattı.)
İşten Çıkarmak veya Görevden Almak (Dismiss or Remove from Office): Bir kişinin işten çıkarılması veya görevden alınması anlamında kullanılır.
- The board of directors decided to out the CEO due to financial mismanagement. (Yönetim kurulu, mali yönetim nedeniyle CEO’yu görevden almayı kararlaştırdı.)
- The president can out members of the cabinet. (Başkan kabine üyelerini görevden alabilir.)