
İngilizce Katılmıyorum Deme Yolları
Mart 28, 2023
İngilizce konuşurken her zaman herkesle aynı fikirde olmayabilirsin. Bir tartışma sırasında veya bir toplantıda belirli bir fikre karşı çıkmak veya katılmamak isteyebilirsin. Ancak, düzgün bir şekilde ifade etmek, diğerlerinin senin görüşünü anlamasını ve değerlendirmesini sağlar.
İngilizcede bir şeye katılmama veya karşı çıkma yolları farklı ifadeler kullanarak yapılabilir. Bu yazıda, farklı senaryolarda kullanabileceğin bazı örnek ifadeleri inceleyeceğiz. Ama bu tabi bu senaryoları günlük hayatta da kullanmak istiyorum dersen seni Open English ile tanıştırmak istiyoruz.
İngilizce Katılmıyorum Demenin Farklı Yolları
Bu kısımda katılmıyorum demenin farklı 20 yolunu öğreneceğiz.
Dislike: Beğenmeme
- I dislike the taste of coffee. (Kahve tadını beğenmiyorum.)
- She dislikes horror movies. (Korku filmlerini beğenmez.)
Don’t care for: İlgilenmemek, hoşlanmamak
- I don’t care for spicy food. (Baharatlı yiyeceklerden hoşlanmam.)
- He doesn’t care for football. (Futboldan ilgilenmez.)
Not keen on: Hevesli olmamak
- I’m not keen on going to parties. (Partilere hevesli değilim.)
- She’s not keen on studying late at night. (Gece geç saatte çalışmaktan hevesli değil.)
Can’t stand: Katlanamamak
- I can’t stand the noise in this neighborhood. (Bu mahalledeki gürültüye katlanamıyorum.)
- He can’t stand people who are always late. (Sürekli geç kalan insanlara katlanamaz.)
Disapprove of: Onaylamamak
- I disapprove of smoking in public places. (Açık alanlarda sigara içmeyi onaylamam.)
- She disapproves of her son’s decision to quit school. (Oğlunun okulu bırakma kararını onaylamaz.)
Detest: Nefret etmek
- I detest spiders. (Örümceklerden nefret ederim.)
- He detests the smell of cigarette smoke. (Sigara dumanının kokusundan nefret eder.)
Abhor: Tiksinmek
- I abhor violence. (Şiddetten tiksinirim.)
- She abhors the idea of eating insects. (Böcek yeme fikrinden tiksiniyor.)
Disfavor: Beğenmemek, hoşlanmamak
- The boss disfavors coming to work late. (Patron, işe geç gelmekten hoşlanmaz.)
- I disfavor people who are always negative. (Sürekli olumsuz olan insanları beğenmem.)
Dissatisfaction: Memnuniyetsizlik
- There was dissatisfaction among the employees about the new policy. (Yeni politika hakkında çalışanlar arasında memnuniyetsizlik vardı.)
- She expressed dissatisfaction with the quality of the product. (Ürünün kalitesiyle ilgili memnuniyetsizliğini dile getirdi.)
Disapprove: Onaylamamak
- He disapproves of people who litter. (Çöp atan insanları onaylamaz.)
- I disapprove of the way she treats her employees. (Çalışanlarına davranış şeklini onaylamam.)
Reject: Reddetmek
- The company rejected his proposal. (Şirket teklifini reddetti.)
- She rejected the dress because it didn’t fit her well. (Elbiseyi giydi ama ona uygun değildi, o yüzden reddetti.)
Unsatisfactory: Yetersiz, tatmin edici değil
- His work was unsatisfactory, so we had to let him go. (İşi yetersizdi, bu yüzden onu göndermek zorunda kaldık.)
- I found the food unsatisfactory and asked for a refund. (Yemekler yetersizdi ve geri ödeme istedim.)
Regret: Pişmanlık
- I regret buying this car. (Bu arabayı almaktan pişmanım.)
- She regrets not studying harder for the exam. (Sınava daha çok çalışmadığına pişmanlık duyuyor.)
Unfavorable: Ters, olumsuz
- The weather conditions were unfavorable for the game. (Hava koşulları oyun için olumsuzdu.)
- His unfavorable review of the movie influenced my decision not to see it. (Filmin olumsuz eleştirisi onun izlememe kararımda etkili oldu.)
Frown upon: Tasvip etmemek, olumsuz bakmak
- The school administration frowns upon students skipping classes. (Okul yönetimi öğrencilerin dersleri kaçırmasını tasvip etmez.)
- Many people frown upon the idea of eating meatless meals. (Çok insan et yemeyen yemekler yeme fikrine olumsuz bakar.)
Object to: Karşı çıkmak
- He objects to the new office location. (Yeni ofis yerine karşı çıkıyor.)
- She objects to the way the company treats its employees. (Şirketin çalışanlarına davranış şekline karşı çıkıyor.)
Disapprove strongly: Sert şekilde onaylamamak
- He disapproves strongly of people who cheat. (Hile yapan insanlara sert şekilde onaylamaz.)
- The parents disapproved strongly of their daughter’s decision to drop out of college. (Kızlarının üniversiteyi bırakma kararına sert şekilde onaylamadılar.)
Object strongly: Sert şekilde karşı çıkmak
- She objects strongly to the new policy. (Yeni politikaya sert şekilde karşı çıkıyor.)
- The employees objected strongly to the new working hours. (Çalışanlar, yeni çalışma saatlerine sert şekilde karşı çıktılar.)
Opposed to: Karşı olmak
- I’m opposed to the idea of gambling. ( Kumar fikrine karşıyım.)
- He’s opposed to the construction of the new building. (Yeni binanın inşasına karşı.)
Averse to: İstememek, hoşlanmamak
- She’s averse to taking risks. (Risk almayı istemez.)
- I’m averse to driving in heavy traffic. (Yoğun trafikte araba kullanmaktan hoşlanmam.
Open English İle Hızlıca İngilizce Öğren
Dünya genelinde milyonlarca insan tarafından konuşulan İngilizce, günümüzde uluslararası iletişim için temel bir dil haline geldi. Open English gibi İngilizce öğrenme platformları, bu küresel dilin öğrenilmesi için farklı seviyelerde ve özellikle online olarak erişilebilir birçok kaynak sunuyor. İster profesyonel, ister öğrenci, ister seyahat eden biri ol. İngilizce öğrenmek, kendini daha fazla insanla iletişim kurabileceğin, daha fazla fırsata sahip olabileceğin ve dünya genelindeki kültürleri daha iyi anlayabileceğin bir kapı açar.
Hedefine ulaşmak için doğru İngilizce kursunu seçmek önemlidir. Open English ile dünya çapında milyonlarca öğrenciye sahip online bir İngilizce dil kursu. Milyonlarca öğrenci gibi sen de İngilizce öğrenmek için en doğru yere geldin.
Online platformumuz, öğrencilere en iyi öğrenme deneyimini sağlamak için tasarlandı. Öğrenmek istediğin seviyeye göre özel olarak hazırlanmış derslerimiz ve sınırsız öğretmen desteği ile İngilizce öğrenmek artık daha kolay.
Daha fazla bekleme ve Open English’e katıl. Yandaki formu doldurarak hedeflerine ulaşmak için ilk adımı bizimle at!