
Finans Sektörü İş İngilizcesi
Ağustos 31, 2023
Finans sektörü, hem ülkemizde hem de yurt dışına pek çok iş imkânının olduğu, önemini asla yitirmeyen -ve yitirmeyecek olan- alanlardan bir tanesi. Bir sonraki alt başlıkta nedenleriyle birlikte bahsedeceğimiz gibi, iş dünyasında İngilizce bilmek son derece önemli. Bununla birlikte, bazı sektörler için, iyi İngilizce bilmek ve İngilizce konuşmak olmazsa olmaz hale geliyor. İşte finans sektörü de bunlardan bir tanesi. Bu yazımızda, konuyla ilgilenenler için finans sektöründe sık kullanılan İngilizce terimlere değineceğiz.
Önerimiz, kelimelerin açıklamalarını önce kendin anlamaya çalışıp sonra çevirilerini okuyarak kendini denemen yönünde…
Hazırsan başlayalım!
İş Dünyasında İngilizce Bilmenin Önemi
Herkesin bildiği gibi, günümüzde dünyanın anadili İngilizce… Bu da, İngilizceyi global dünyada gerçek anlamda global bir vatandaş olabilmek için gerekli kılıyor. İş dünyası söz konusu olduğunda ise konu biraz daha ciddileşiyor- öyle ki hemen her sektör ve pozisyonda rekabetin son derece yüksek olduğu günümüzde, hemen herkes CV’sine İngilizce bildiğini yazarken, bu dili gerçek anlamda iyi okuyup yazabilen, kendini bu dilde konuşarak akıcı bir şekilde ifade edebilen insanların sayısı hala çok fazla değil.
Bu da, tahmin edebileceğin gibi, gerçekten iyi İngilizce bilmenin seni iş görüşmelerinde kolaylıkla bir adım daha öteye taşıyacağı anlamına geliyor. Tabii bu sadece işin yurt içi kısmı. İyi İngilizce bilmenin ayrıca sana yurt dışında pek çok ülkede de iş kapılarını aralayabileceğini göz önünde bulundurarak, kariyerinde hızlı bir şekilde ilerlemek istiyorsan, bu dile hakim olman gerektiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.
Şimdi de kısa bir ön izleme olması adına, finans ve bankacılık sektöründe karşına çıkacak önemli İngilizce terimlere ve tanımlarına bir bakalım.
Finans Sektörü İş İngilizcesi Terimleri ve Çevirileri
İşte bankacılık ve finans sektöründen önemli iş İngilizcesi terimleri…
Buying power (Alım gücü)
Also known as purchasing power, buying power is the amount of products and services that can be bought by a given unit of currency, while taking into account the effect of inflation.
Satın alma gücü olarak da bilinen alım gücü, bir para birimi ile -enflasyonun etkisi de göz önünde bulundurularak- satın alınabilecek ürün ve hizmetlerin miktarını belirtmek için kullanılır.
Rate of return (Getiri oranı)
It is the profit -or loss- on an investment expressed as a percentage.
Bir yatırımın getiri ya da zararının yüzde olarak ifade edilmesidir.
Gross income (Brüt gelir)
Gross income is the amount of total pay before taxes and other deductions are taken out.
Brüt gelir, bir kazancın vergiler ve diğer kesintiler düşülmeden önceki halidir.
Capital gain (Sermaye kazancı)
Capital gain can be described as the profit that comes after selling an investment for more than you paid for it.
Sermaye kazancı, bir yatırım aracını alış fiyatınızdan yüksek fiyata sattığınızda elde ettiğiniz kâr olarak tanımlanabilir.
Capital loss (Sermaye kaybı)
Capital loss it the loss that comes afer selling an investment for less than you paid for it.
Sermaye kaybı, bir yatırım aracını alış fiyatınızdan düşük fiyata sattığınızda yaşadığınız zarardır.
Annual return (Yıllık getiri)
Annual return is the profit (or loss) on a specific investment over a one year period.
Yıllık getiri, belli bir yatırımdan bir yılda edilen kâr ya da zararı belirtir.
Bond (Bono)
Bond is a type of debt. When you buy a bond, you will be lending to the issuer, which may be a government or a corporation.
Bono, bir borç senedidir. Bono aldığınızda, bonoyu çıkaran kuruma -bu bir devlet kurumu ya da özel kurum olabilir- borç vermiş olursunuz.
Credit score (Kredi notu/kredi skoru)
Credit score is the number created using a scoring model that uses information from your credit history.
Kredi notu -ya da skoru- kredi geçmişinizi göz önünde bulunduran bir model kullanılarak elde edilen bir puandır.
Interest (Faiz)
Interest is basically a fee that is charged by a lender, and paid by a borrower, for the use of money.
Faiz, basitçe tanımlamak gerekecek olursa, borç veren tarafın, verdiği borç karşılığı borç alandan aldığı ekstra miktardır.
Liquidity (Likidite)
Liquidity is a measure of the ability and ease with which a person can access and use their money.
Likidite, bir insanın sahip olduğu paraya erişebilme ve o parayı kullanabilme kolaylığını tanımlamak için kullanılan bir kriterdir.
İngilizce Kelime Bilgini Open English İle Geliştir!
Eğer sen de finans ve bankacılık iş İngilizcesi kelime bilgini geliştirmek istiyorsan, tüm dünyada 1,5 milyon öğrenci ve profesyonelin öncelikli tercihi online İngilizce kursu Open English’i tercih edebilir, dil hedeflerine kısa sürede kolayca ulaşabilirsin! 7/24 canlı dersler, sınırsız erişim imkânı, anadili İngilizce eğitmenlerle çalışma avantajı ve dilediğin gibi pratik yapabileceğin konuşma grupları ile Open English; İngilizce okuma, yazma, ve konuşma becerilerini ileri seviyeye taşımana yardımcı olacak.
Kişisel gelişim, eğitim ya da iş, İngilizce öğrenme amacın ne olursa olsun, sen de Open English’i hemen keşfetmeye başlayabilir, dil hedeflerine bir adım daha yaklaşabilirsin!