
İçinde Deniz Geçen 20 İngilizce Deyim
Ağustos 22, 2023
Dilin güzelliklerini ve zenginliğini yansıtan deyimlerle dolu bir yolculuğa çıkmaya var mısın? Deniz, insanlık tarihinin en eski ve en büyük ilham kaynaklarından biri. Sadece fiziksel büyüklüğüyle değil, aynı zamanda sembolizmi ve romantizmiyle de tarih boyunca insanları hep etkilemiş. Bu yüzden de insanlar bazı deyimleri kavramları oluştururken etrafındaki güzelliklerden ilham almışlar.
İngilizcede bazı kelimelerin anlamlarını bu şekilde bilmek daha eğlenceli ve keyif dolu bir sürecin başlatıcısı olacaktır. Keyfim sürsün hiç bitmesin diyorsan seni Open English’e yönlendirelim:
Open English İle İngilizceni Geliştir
Etkili ve keyifli bir şekilde İngilizce öğrenmek istiyorsan, Open English tam sana göre! Uzman eğitmenler eşliğinde interaktif dersler, gerçek hayat senaryoları ve özel alıştırmalarla İngilizceni hızla ilerletebilirsin. Open English esnek ders programları ve online kaynaklar sayesinde istediğin zaman, istediğin yerden derslere katılabilmeni sağlar. 7/24 online olup haftanın istediğin günü istediğin saatte soru sormak istediğin her an birkaç tıklama kadar yakınında!
Detaylı bilgi ve kayıt işlemleri için sayfanın kenarında bulunan formu doldurman yeterli!
İçinde Denizle İlgili Kelimeler Geçen 20 İngilizce Deyim
- A Drop in the Ocean (Okyanustaki Bir Damla): İşte büyük bir gerçek: Hayat bazen o kadar karmaşık ve büyük görünür ki, insanın çabaları tıpkı okyanustaki bir damla gibi küçük kalır. Ancak bu deyim, küçük şeylerin bile büyük etkiler yaratabileceğini hatırlatır.
- Your contribution might seem a drop in the ocean, but it could make a big difference in the long run. (Katkınız küçük görünebilir, ancak uzun vadede büyük bir fark yaratabilir.)
- Smooth Sailing (Pürüzsüz İş, Rahat ve Kolay): Bir iş ya da planın beklenen şekilde ve zorluk yaşamadan ilerlemesi durumunda kullanılır. Deniz, pürüzsüz seyir deneyimini temsil ederken, hayatın akışıyla uyum içinde ilerlemeyi ifade eder.
- The project’s success was a result of careful planning and smooth sailing throughout its execution. (Projenin başarısı, dikkatli planlama ve yürütme sürecindeki sorunsuz ilerleme sonucunda gerçekleşti.)
- Shipshape and Bristol Fashion (Derli Toplu, Yerli Yerindeı): Her şeyin düzenli ve mükemmel bir durumda olduğunu ifade eder. Bu deyim, 19. yüzyılda Bristol limanındaki gemilerin düzenine atıfta bulunur. Denizciler, gemilerini en iyi şekilde tutmak için büyük bir özen gösterirlerdi.
- Her workspace is always shipshape and Bristol fashion; you can tell she takes her job seriously. (Onun çalışma alanı her zaman derli topludur, düzenlidir; işine ciddi şekilde önem verdiği belli olur.)
- In Deep Water (Başı Dertte: Bir zorlukla, sorunla ya da tehlikeli bir durumla karşılaştığınızda kullanılır. Denizde derin suda olmak, tehlikeli ve kontrol edilmesi zor bir durumu anlatır.
- After his car broke down in the middle of nowhere, he found himself in deep water. (Arabası ıssız bir yerde bozulduktan sonra, başının dertte olduğunu fark etti.)
- Cast Anchor (Çapa Atmak): Zor bir durumda mola vermek ya da dinlenmek anlamına gelir. Denizde çapa atmak, geminin durup bir süreliğine sabitlenmesini ifade eder.
- It’s been a long day; let’s cast anchor at the café and have a cup of coffee. (Uzun bir gün oldu; kafenin önünde çapa atalım ve bir fincan kahve içelim.)
- Catch Your Second Wind (İkinci Rüzgarını Yakalamak): Zorlu bir durumdan sonra yeniden enerji toplamak ve güçlenmek anlamına gelir. Denizciler, ikinci bir rüzgar yakalayarak yolculuklarını sürdürebilirlerdi.
- After a short break, she caught her second wind and continued working on the project. (Kısa bir mola sonrasında, ikinci rüzgarını yakaladı ve projen üzerinde çalışmayı sürdürdü.)
- Weather the Storm (Fırtınayı Atlamak): Zorluklarla karşılaştığınızda dayanıklı olmak ve zor zamanları geçirmek anlamına gelir. Denizde fırtına atlamanın zorlukları, hayatta zorlukları aşmanın sembolüdür.
- Despite the financial challenges, they managed to weather the storm and keep their business afloat. (Finansal zorluklara rağmen, fırtınayı atlatmayı başardılar ve işlerini ayakta tuttular.)
Akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak istersen, yan tarafta yer alan formu doldurabilirsin.
- Batten Down the Hatches (Palamarları Sıkılaştırmak): Zorlu bir durum ya da fırtınaya karşı hazırlıklı olmak anlamına gelir. Denizde gemilerin fırtına öncesinde hatches (palamarlar) adı verilen bölgelerini kapatmaları, gelecek tehlikelere karşı hazırlıklı olmalarını simgeler.
- The team batten down the hatches before the important presentation, preparing for any possible challenges. (Ekip, önemli sunumdan önce palamarları sıkılaştırdı, olası zorluklara karşı hazırlık yaptı.)
- Swim Against the Tide (Akıntıya Karşı Yüzmek): Toplumun normlarına ya da zorluklara karşı gelmek anlamına gelir. Denizde akıntıya karşı yüzmek, doğaya meydan okumak gibi bir anlam taşır.
- She always dared to swim against the tide and pursue her unique artistic vision. (Her zaman akıntıya karşı yüzmeye cesaret etti ve benzersiz sanatsal vizyonunu takip etti.)
- Sea Change (Büyük Değişimi): Büyük ve köklü bir değişiklik anlamına gelir. Deniz, sürekli değişen bir ortam olduğundan, hayatta olan değişiklikleri anlatmak için sıkça kullanılır.
- Moving to a new country brought a sea change in his perspective and way of life. (Yeni bir ülkeye taşınmak, onun bakış açısında ve yaşam tarzında büyük bir değişiklik getirdi.)
- All at Sea (Denizde Her Şey): Bir durumda ya da konuda tamamen kafası karışmış veya kendi içinde tutarsız olan birini tanımlamak için kullanılır.
- She was all at sea when she received the unexpected news. (Beklenmedik haberi aldığında tamamen kafası karıştı.)
- Between the Devil and the Deep Blue Sea (Şeytanla ve Derin Mavi Deniz Arasında): İki kötü seçenek arasında kalmak durumunda olmak anlamına gelir.
- He found himself between the devil and the deep blue sea, having to choose between a difficult job and an unreliable opportunity. (Zorlu bir iş ve güvenilmez bir fırsat arasında seçim yapmak durumunda kalarak, kendini şeytanla ve derin mavi deniz arasında buldu.)
- Drown Your Sorrows (Kederlerine Boğulmak,Efkar Dağıtmak, Sıkıntılarını Unutmaya Çalışmak): Hayal kırıklığına uğradığınızda içki içmek anlamına gelir.
- After losing his job, he went to the bar to drown his sorrows. (İşini kaybettikten sonra, efkar dağıtmak için bara gitti.)
İngilizce çalışmak için tek yapman gereken yan taraftaki formu doldurmak!
- Like a Fish out of Water (Sudan Çıkmış Balık Gibi): Kendini rahat hissetmediğiniz bir ortamda ya da durumda olmak anlamına gelir.
- Being at the formal event without knowing anyone made me feel like a fish out of water. (Kimseyi tanımadan resmi etkinlikte olmak, sudan çıkmış balık gibi hissettirdi.)
- High and Dry (Kimsesiz, naçizane): Yardımsız veya desteksiz bırakılmış olmak anlamına gelir.
- After the project was canceled, the team was left high and dry.(Proje iptal edildikten sonra, ekip kimsesiz bırakıldı.)
- Anchors Aweigh (Yelkenler Yukarı): Yelken açmak veya harekete geçmek anlamına gelir.
- With all preparations complete, the ship’s crew got ready to set sail – anchors aweigh! (Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra, geminin mürettebatı yola çıkmak için hazırlandı – yelkenler yukarı!)
- Dead in the Water (Başarısız olmak, Rafa Kalkmak): İlerlemekte zorlanan veya durmuş bir durumu ifade eder.
- The negotiations were going well until a major disagreement left the talks dead in the water.(Müzakereler iyi gidiyordu, ancak büyük bir anlaşmazlık görüşmeleri rafa kaldırıldıı.)
- Ship Out (Gemiye Binmek): Bir yerden ayrılmak veya bir yerdeki işleri tamamlamak anlamına gelir.
- As soon as he ships out of the old job, he’ll start his new adventure. (Eski işinden ayrıldığı anda, yeni macerasına başlayacak.)
- Sea Legs (Deniz Tutmasına Karşı Direnç): Denizde hareket etmeye alışkın olmak anlamına gelir.
- After spending months on the ship, he finally got his sea legs. (Gemide aylar geçirdikten sonra nihayet güvertede kalmaya alıştı.)
- Sail Close to the Wind (Tehlikeyi Göze Almak): Risk almak veya tehlikeye yaklaşmak anlamına gelir.
- His investment strategy was sailing close to the wind, but it paid off in the end. (Yatırım stratejisi tehlikeli sulardaydı, ancak sonunda işe yaradı.)