ingilizce maybe yerine kullanılabilecek kelimeler

İngilizce Maybe Yerine Kullanılabilecek Kelimeler


6 dakikalık okuma

Maybe İngilizcede “belki” anlamında kullanılan en popüler ifadedir. Ancak her durumda maybe kelimesini kullanmak doğru olmayacaktır. Bunun yerine kullanacağın farklı sözcükler ve kalıplarla daha doğru bir dil kullanabilirsin.

“Maybe” ifadesi çoğunlukla günlük konuşmalarda emin olmadığın konularda kullanabileceğin bir ifadedir. Ancak daha resmi bir yerde bu ifadeyi kullanman pek doğru olmayabilir. Bu yazıda bu kelime yerine kullanabileceğin farklı kalıplardan bahsedeceğiz.

İngilizcede Maybe Yerine Geçebilecek Kelimeler

ingilizcede maybe yerine geçebilecek kelimeler

Formal (Resmi) Kullanım:

Aşağıda yer alan ifadeler günlük kullanım için fazla resmi olabilir. Bir iş görüşmesinde veya saygı duyduğun bir kişi ile konuşurken bu ifadelere yer verebilirsin. Aynı zamanda bu ifadeleri doğru yerde kullanman oldukça önemlidir.

Örneğin bir soruya “Evet olabilir.” şeklinde cevap vermen gerekirken “It’s feasible.” gibi soruya tam karşılık olmayan bir cevap verirsen bu cevap hoş karşılanmayacaktır.

  • Perhaps: Belki
  • Possibly: Muhtemelen
  • Could be: Olabilir
  • It’s possible that: Olabilir ki
  • It’s likely: Büyük ihtimalle
  • Conceivably: Düşünülebilir bir şekilde
  • It could happen that: Olabilir ki
  • It may well be: İhtimal ki
  • It’s not out of the question: İhtimal dışı değil
  • There’s a possibility: Olasılık var
  • There’s a likelihood: Olasılık var
  • It’s within the realm of possibility: Olasılık dahilinde
  • It’s feasible: Uygulanabilir
  • One can’t discount the possibility that: Şu ihtimali göz ardı edemeyiz ki
  • It’s not impossible that: Bu imkansız değil
  • It’s not improbable that: Bu olasılık dışı değil
  • Potentially: Potansiyel olarak
  • It may come to pass that: Olabilir ki gerçekleşir
  • It’s conceivable: Düşünülebilir
  • It’s a distinct possibility: Belirgin bir olasılık
  • There’s a good chance that: İyi bir ihtimal var ki
  • It’s in the cards: Kısmetinde var
  • It’s on the horizon that: Gözden kaçmaz ki
  • It’s not inconceivable that: Bu hayal edilemez değil ki
  • It’s on the table that: Görüşülen bir konu ki
  • It’s in the realm of possibility: Olasılıklar dahilinde
  • It’s plausible: Mantıklı (ama hâlâ düşündürüyor anlamında)
  • It’s not beyond the bounds of possibility: İmkansız değil
  • It’s under consideration that: Göz önünde bulunduruluyor ki
  • It’s under review whether: Gözden geçiriliyor ki
  • It’s quite likely that: Oldukça olası ki
  • It’s a feasible option that: Uygulanabilir bir seçenek ki
  • It’s potentially true that: Potansiyel olarak doğru ki
  • It’s not unlikely that: Olası ki
  • It’s up for consideration that: Görüşmeye açık ki
  • It’s a likely scenario that: Muhtemel senaryo şu ki
  • It’s not off the table that: Masada olan bir şey ki
  • It’s quite possible that: Oldukça mümkün ki
  • It’s within reason that: Mantıklı bir şekilde
  • It’s open to debate whether: Tartışmaya açık ki
  • It’s still a question whether: Hala soru işareti olan bir şey ki
  • It’s an option that: Bir seçenek ki
  • It’s debatable whether: Tartışmalı bir konu ki

Informal (Gayri Resmi):

  • Might: Belki
  • Chances are: İhtimali yüksek
  • I suppose: Sanırım
  • In all likelihood: Büyük ihtimalle
  • It could happen that: Olabilir ki
  • It’s feasible: Uygulanabilir
  • It’s potentially true that: Potansiyel olarak doğru ki
  • It’s quite likely that: Oldukça olası ki
  • It’s a feasible option that: Uygulanabilir bir seçenek ki
  • It’s potentially true that: Potansiyel olarak doğru ki
  • It’s a likely scenario that: Muhtemel senaryo şu ki
  • It’s quite possible that: Oldukça mümkün ki
  • It’s open to debate whether: Tartışmaya açık ki
  • It’s still a question whether: Hala soru işareti olan bir şey ki
  • It’s an option that: Bir seçenek ki
  • It’s debatable whether: Tartışmalı bir konu ki

ingilizce maybe ile ilgili örnek cümleler

İngilizce Maybe İle İlgili Örnek Cümleler

  • Perhaps we’ll have a chance to visit the museum this weekend.

(Belki bu hafta sonu müzeyi ziyaret etme şansımız olur.)

  • I might possibly be able to finish the project before the deadline.

(Olası bir şekilde proje üzerinde son teslim tarihinden önce bitirebilirim.)

  • It could be a good idea to start the meeting a bit earlier.

(Toplantıya biraz daha erken başlamak iyi bir fikir olabilir.)

  • I might go to the concert if I can find tickets.

(Bilet bulabilirsem konsere gidebilirim.)

  • It’s possible that the weather will clear up by tomorrow.

(Hava yarına kadar açılabilir.)

  • Chances are she’ll be at the party, considering she loves social events.

(Büyük ihtimalle partiye gelecek, çünkü sosyal etkinlikleri sever.)

  • It’s likely he’ll be chosen as the team captain due to his skills.

(Yetenekleri nedeniyle büyük ihtimalle takım kaptanı seçilecek.)

  • I suppose we could try the new restaurant downtown.

(Sanırım yeni restoranı şehir merkezinde deneyebiliriz.)

  • In all likelihood, the train will arrive on time.

(Büyük ihtimalle tren zamanında varacak.)

  • Conceivably, we could finish the project ahead of schedule.

(Kavranabilir bir şekilde, projeyi planlanandan önce bitirebiliriz.)

ingilizce maybe ile ilgili diyaloglar

İngilizce Maybe İle İlgili Diyaloglar

Emily: Hey Mark, do you think the movie will start on time tonight?

(Merhaba Mark, sence film bu akşam zamanında başlar mı?)

Mark: Well, perhaps it will, but you know how unpredictable the traffic can be around this time.

(Eh, belki zamanında başlar, ama bu saatte trafik ne kadar tahmin edilmez olabilir biliyorsun.)

Emily: True, traffic can be a pain. But I’m hoping to catch the movie, so I’ll leave a bit early just in case.

(Doğru, trafik sıkıntı olabilir. Ama umarım filmi yetişirim, bu yüzden her ihtimale karşı biraz erken çıkacağım.)

Mark: That’s a good idea. Possibly, you’ll get there with some time to spare for popcorn and (Bu iyi bir fikir. Muhtemelen, patlamış mısır ve atıştırmalıklar için fazladan zamanın olur.)

Emily: Could be! But you know, there’s also a chance that I might get stuck in traffic despite leaving early.

(Olabilir! Ama biliyorsun, erken çıkmama rağmen trafikte sıkışabilirim de.)

Mark: That’s possible, but chances are you’ll still make it in time. The movie theater isn’t that far from here.

(Bu mümkün, ama büyük ihtimalle zamanında yetişirsin. Sinema salonu buradan çok uzak değil.)

Emily: It’s likely that you’re right. I suppose I’ll aim to be there about 5 minutes before the show starts.

(Galiba haklısın. Zannediyorum ki, gösteri başlamadan önce yaklaşık 5 dakika önce orada olurum.)

Mark: In all likelihood, that should give you plenty of time to find a good seat and settle in.

(Büyük ihtimalle, bu sana iyi bir koltuk bulmak ve yerleşmek için bolca zaman sağlar.)

Emily: Conceivably, I might even have time to grab a drink and some candy from the concession stand.

(İhtimal dahilinde, hatta bir şeyler içip atıştırmalık almak için bile zamanım olabilir.)

Mark: It could happen that you end up getting the best seat in the house and enjoying the movie without any rush.

(Olabilir ki en iyi koltuğu alır ve acele etmeden filmi keyifle izlersin.)

Emily: It may well be! But, you know, it’s not out of the question that the theater might be crowded tonight.

(Olabilir ki! Ama biliyorsun, bu gece sinemanın kalabalık olması da mümkün değil.)

Mark: There’s a chance that it might be, especially if it’s a popular movie. But I wouldn’t rule out the possibility of having a great time regardless.

(Olma ihtimali var, özellikle popüler bir filmse kalabalık olur. Ama yine de harika vakit geçirme ihtimalini göz ardı etmem.)

Emily: Thanks for the positive outlook, Mark.

(Pozitif bakış açısı için teşekkür ederim, Mark.)

Mark: You’re welcome, Emily. Enjoy the movie night!

(Rica ederim, Emily. Film gecesinin tadını çıkar!)

Share

Yorum yazabilirsin

*Üye olmaya gerek yoktur.





Gelecekteki yorumlarım için bilgilerimi kaydet.